BELÇİKA - BELGIQUE BELÇİKA - BELGIQUE: Yalova Ayısı

BELÇİKA - BELGIQUE

Yaşama dair

lundi, août 28, 2006

Yalova Ayısı


Yalova Ayısı
Biz ayı denen hayvanı ormanlarda, hayvanat bahçelerinde görerek büyüyen bir nesil değiliz. Yakın zamana kadar burunlarında halka, sokaklarda göbek atarlardı! Hamamdaki kadınların taklidini yapacak kadar da evrim geçirmişlerdi!
Bursa kılıç kalkan ekibi ile karşıladığımız turistler, "Ayıcı Baryamlar"ın ayı şovları ile memleketimize hayran kalırlardı!
Siyasi literatürümüze kadar girmeyi başaran ender mahlukattan biri olan ayı, çok önemli bir hayvandır.

Ayı söz konusu olunca, Yalova´da tanık olduğum bir olay geldi aklıma; ama önce bir arkadaşımdan nakil, hoş bir ayı hikâyesi...

Bir zamanlar siyasi parti de kuran Cem Boyner, avlanmak için Batılı zengin dostlarını Türkiye´ye davet eder... Avlanmak için en uygun mekân da Bolu Dağları´dır. Dönemin Bolu Valisi olan rahmetli Recep Yazıcıoğlu, Cem Boyner ve misafirlerine avlanma izini vermez. Çünkü o mevsimde avlanması düşünülen ayıların yavruları vardır.

Boyner´in aklına -hatırlı dostlarına rezil olmamak için- şeytanca bir çözüm gelir. İstanbul başta olmak üzere, çevre illerin sokaklarında göbek attırılan ne kadar "kocaoğlan" varsa satın aldırır. Toplanan ayılar, burunlarındaki halkalar çıkarılıp Ege Bölgesi´nde bulunan Kaz Dağları´na (İda Dağları) salınır... (O mevsimde, Kaz Dağları´nda da avlanmaya müsait ayı yoktur çünkü.) Cem Boyner ve dostları, giyinip kuşanıp düşerler Kaz Dağları´na konuşlandırılmış ayıların peşine...

Ayı avında kuralı iyi bilen avcılar, kurşunlayacakları kurbanlarını açığa çıkarmak için ellerindeki tenekelere ritmik bir şekilde vurmaya başlarlar... Sesi duyan ayılar da birer ikişer bulundukları yerlerden çıkarlar. Ama ne çıkış!.. Boyner, ayıların halini görünce rezil olduğunu düşünürken, dostları gördükleri manzaradan gayet memnun; hatta gülmekten yerlere yatmaktadırlar!.. Çünkü yılların alışkanlığı ile ritmik seslere karşı hassas olan ayılar, dansözler gibi kıvıra kıvıra göbek atmakta ve hamamda bayılan kadınları taklit etmektedirler?! Nihayetinde, sanat erbabı ayılara tek kurşun bile atılmadan avdan dönülür. Gördükleri manzara karşısında Boyner´e iltifatlar yağdıran misafirlerin en büyük şaşkınlığı ise ayıların nasıl bu kadar iyi eğitildikleridir! Bu olay, dünya avcılık tarihinde ilk ve tek "kansız ayı avı" olarak yerini almalıdır!.. Elin keferesinin bile vurmaya kıyamadığı ayıların adını, biz insanlar nedense bir hakaret olarak kullanırız!

Tanık olduğum ayı hikâyesine gelince...

Yalova İskelesi´nde Pendik feribotundan inen adam, meydandaki çiçekçiden üç adet gül aldı. Gülün kırmızı yapraklarını yoldu ve avucunda topladı. Yeşil yapraklarını ve dikenli sapını çiçekçiye geri verdi; beklediği arkadaşını görünce de elindeki kırmızı gül yapraklarını arkadaşının başına serpti.

Böyle bir buluşmayı feribot bekleyenlerle birlikte, tebessümle izliyorduk. Fakat çiçekçi olacak "ayı", arkadaşının başına gül yaprağı serpen adama hışımla yaklaşarak sert bir şekilde, "Ulan buraları az önce süpürdüm!.. Yerleri kirletmeye utanmıyor musun!" diye çıkışmasın mı?

Gül döken adam, sakince: "Gül yaprağının yerleri kirlettiği nerede görülmüş, üstelik siz bir çiçekçisiniz. Keşke herkes yerleri böyle kirletse." dedi...

Kaz Dağları´nda göbek atan ayılar kadar bile eğitilmemiş olduğu anlaşılan "Yalova Ayısı", eline aldığı süpürgeyi adama uzatarak gül yapraklarını süpürmesini emretti?! Beş-on dakika kadar süren tartışma, araya girenlerce yatıştırıldıysa da Yalova ayısı iskeleden uzaklaşan adamın arkasından homurdanmayı sürdürdü.

Aynı günün akşamı, aynı adam yine gül almak için çiçekçiye girdiğinde, bu kez karşısında genç bir kız vardı. Gül yapraklarıyla Yalova´yı kirleten (!) adam, çiçekçi kıza sabah yaşadığı olayı anlatmaya başlamıştı ki Yalova ayısı arkasında belirdi ve "Ulan, sana çiçek-miçek yok!.. Çık çabuk dükkândan dışarı, defol!" dedi...

Feribot bekleyen onlarca insan, Yalova ayısı´nın haykırışını duymuş, o yöne doğru bakıyordu. Üstü-başı temiz, konuşması düzgün romantik adam, etrafına toplanan gönüllü seyircilere, "Sabahleyin burada arkadaşımın başına gül döktüm..." diye başladığı konuşmasında, yaşanan olayı kısaca anlattı ve ağzında biriktirdiği tükürüğü (!) Yalova ayısı´nın tam önündeki kaldırıma yapıştırıverdi! Yalova ayısı, hiç de hoş olmayan bu harekete karşı bir kelime bile etmedi/edemedi... Adamın son sözü de "Çiçek serperek geldim, tükürerek gidiyorum!" oldu.

Olayı dikkatlice izleyen/dinleyen genç bir hanım, "Kızınca tüküren hayvanın adı neydi?" diye sordu yanındakine... "Lama" cevabını alınca da devam etti konuşmasına: "Bunların biri ayı, öteki de lama!"

Merhum Neyzen Tevfik, izlediği bir tiyatronun konusunu beğenmediğini söyler. "Sen tiyatrodan ne anlarsın; tiyatro eleştirmeni misin?" diyenlere üstadın verdiği cevap pek meşhurdur: "Hiç yumurtlamadım ama ´cılk yumurta´yı hemen anlarım"!

Ben de zoolog değilim ama nerede olursa olsun "iki ayaklı ayı"ları beş yüz metreden tanırım: "çiçekçi" bile olsa!

Yatsıda sönmeyen sağlık, mutluluk ve basarî dileklerimle...

Yavuz Nufel
Gazeteci/ Şair
Rotterdam/ Hollanda
http://www.ya-nu.com
 
www.sitemerkezi.net iYiSite.NeT Türkiye'nin En iYi Siteleri Site Ekle référencement marketing et
Hitinizi artirin Melinet WEB Design